Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Posts Tagged ‘Oscar Gross’

Yazıma, Batı dünyasında tiyatroya verilen önemin uç örneklerinden birini vererek başlamak istiyorum. Rönesans İngiltere’sinde, 1512 yılında tiyatro o kadar önem kazanmıştı ki, üniversiteden mezun olabilmek için her öğrencinin bir komedi yazması şart koşulmuştu.
Cambridge ve Oxford üniversitelerinde Latince ve Yunanca oyunlar oynamak öğretimin bir parçasıydı. Örneğin, 1546 yılında Cambridge Üniversitesi’ndeki Queen’s College’da öğrenciler her yıl Yunanca 2 komedi veyahut 2 trajedi oynamak zorundaydılar. Yine aynı üniversitedeki Trinity College birkaç yıl sonra bu bir yılda oynanması gereken oyun sayısını beşe çıkarmıştır!.. Londra Sarayına bağlı hukuk stajyerleri de tiyatro oynamak zorundaydılar. Kraliçe Elizabeth öğrenciler tarafından oynanan bu oyunları görmek için kimi zaman üniversitelere, okullara giderdi…
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi bir ülkede tiyatroya verilen önemin derecesi o ülkeyi yönetenler ya da o ülkedeki kurumlar tarafından istenilen düzeyde belirlenebilir, istenildiği gibi ayarlanabilir bir durumdur. Bir ülkenin gerçeklikleri o ülkede yaşayanlar tarafından yaratılır. Gelecek, bir hamurdan başka bir şey değildir; bizler ona şeklini “Bugün” veririz, bugün ne ekmişsek yarın onu biçeriz. Televoleci bir toplum ekersek, televoleci kayıp kuşaklar toplumu biçeriz; sanata ve bilime yönelmiş bir toplum ekersek, sanatın ve bilimin ışıldadığı bir ülke biçeriz.
Bir zamanlar, TRT tek televizyon kuruluşu iken, saat 22.00 gibi erken sayılabilecek bir saatte BBC Shakespeare dizilerinden Hamlet, Kral Lear, Romeo Juliet ve ötekiler yayınlanırdı. Düşününüz ki Türkiye’de tek bir kanal var ve saat 22.00da Hamlet oynuyor!.. Türkiye’de tiyatronun ve öteki sanat dallarının gelişip büyük atılımlar yapması için son derece bilinçli politikalar uygulanmalıdır, şimdiki gibi bir anlamda kaderine, piyasa güçlerinin keyfine terk edilmiş bir konumda bırakılmamalıdır. Toplum mühendisliği çalışması yapılarak bütün bir toplum sanata, kültüre, bilgiye önem verir hale getirilmelidir.
Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde olan Türkiye, bölgesinde ve dünyada sadece ekonomik ve askerî alanda barışçıl bir güç olarak değil, aynı zamanda sanat alanında da önemli bir güç olarak yer almalıdır. Neden diye soracak olursak, Beverly Sills buna en güzel cevabı şu sözlerle vermektedir: “Sanat, uygarlığın imzasıdır.” Gerçek manada uygar olabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti sanat alanında bir güç olmak zorundadır. Bunun yolu şimdiki yol değildir! Çünkü ortada bir yol yoktur, sanatın gelişmesi için “Zekice” düşünülmüş ve “Kararlıca” uygulanan bir politika yoktur.
Batıyla Türkiye arasındaki en önemli fark, Türkiye’de sorunların genellikle kendi hallerine bırakılmaları, olursa olur, olmazsa olmaz mantığıyla hareket edilmesidir. Batı, gerçekliği kendi bilinçli politikalarıyla yaratır. Bugün ülkemizde ne kendilerine ve ne de topluma hiçbir yarar sağlamaksızın saatlerce kahvehanelerde zaman öldüren insanlar gerçeğini biz yarattık. Bunu yine ancak biz ortadan kaldırabiliriz. Her şey bizim elimizdedir.
Bugün ülkede çok az sayıda oyun yazarı varsa bunu biz yarattık! Dramatik yazarlık bölümleri açmakla bu iş olmaz. Belirli yetenekleri olan kişiler saptanıp bu kişiler ciddi manada desteklenmelidir. Her sene çok sayıda oyun yazma yarışmaları düzenlenmelidir; özel yayınevlerine tiyatro oyunları da basmaları için devlet doğrudan mali yardımda bulunmalı ve devlet bizzat kendisi de nitelikli oyunlar basmalıdır. Sanat, desteklenmek durumundadır!.. İngiltere’de 16. Yüzyılda Kraliyet desteği olmasaydı tiyatronun o dönemde yaşamını sürdürebilmesi için çok az bir şansı olacaktı.
Dost Kitabevi yayınları arasında yayınlanan Oscar Gross Brockett’in Tiyatro Tarihi adlı 700 sayfalık kitabında Türk Tiyatrosu yer almaz; birkaç yerde gölge tiyatrosundan kısaca bahsedilmiştir sanırım. Bunu Brockett’in ayıbı olarak görenler olabilir, fakat bu, var olan gerçeği değiştirmez. Benim kişisel görüşüm şudur: Türk Tiyatrosu geçmişte büyük oyunlar yaratmamıştır. Büyük oyun nedir? Bir Hamlet büyük oyundur; bir Cyrano de Bergerac büyük oyundur, bir Antigone, bir Cimri, bir Martı, bir Sakuntala, bunlar büyük oyunlardır. Türk Tiyatrosunun temel sorunu budur.
Unutmayalım ki, büyük oyunların, güçlü piyeslerin var olmadığı yerde gerçek bir tiyatro da yok demektir; çünkü gerçek tiyatro oyunculardan, yönetmenlerden, dekordan, tiyatro yapısından kesinlikle çok daha fazla bir şey. İlk modern tiyatro yapısını yapan kimlerdir? İtalyanlar kurmuşlardır ilk yapıları, ilk sahne düzenleyicileri de İtalyanlardır; ancak Rönesans İtalya’sında Dante, Petrarch, Boccacio, Leonardo da Vinci, Michelangelo gibi büyük şairlerin, öykücülerin, ressamların yanında isimlerini anabileceğimiz büyük oyun yazarları yoktur.
O halde tiyatroda büyük oyunların yaratılmasına, büyük yazarların çıkmasına yönelik her türlü teşvik edici politikalar ciddiyetle uygulanmalı, hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır. Bir İngiliz, bir Fransız, bir Rus tiyatrosu gibi büyük tiyatro olmak için büyük oyunlar olmazsa olmaz bir koşul!.. Bir ülkede 10 bin tane, 100 bin tane sıradan oyun yazılmışsa bu ne işe yarar? Bu, hiçbir şekilde o ülkenin tiyatrosunu büyük tiyatro yapmaz!..

Türk tiyatrosunun sorunu öyle sanıldığı gibi Ulusal nitelikli, Türk insanını anlatan oyunların azlığı değildir, sadece 150 yıl kadarlık kısa bir tiyatro geçmişimizin olması falan da değildir; sorun, büyük oyun yaratma sorunudur, yetenek ve güçlü kalem azlığı sorunudur, az sayıdaki yeteneklerin de hiçbir şekilde desteklenmemesi ve daha da vahimi engellenmesi, küstürülmesi sorunudur. Dün çözülememiş ve önemi kavranamamış bu büyük oyun yaratma meselesi, bugün çözülecek ve yarın Türk tiyatrosu bugün olduğu yerden çok daha yukarılarda olacaktır!.. Dünya, bizim de büyük oyunlar yarattığımızı görecek ve bizi takdir edecektir.

Mehmet Murat ildan

http://mehmetmuratildan.hpage.com/

Read Full Post »