Türk tiyatrosunun çok büyük sorunları olduğu tartışılmaz bir gerçek. Ben de bu sorunlar içinde önemli bir tanesinden bahsetmek istiyorum. Önce sorunun adını koyalım: Türk oyun yazarlarının eserlerini basacak yayınevlerinin neredeyse yok denecek kadar az olması! Bu sorun aslında gelecek kuşaklara basılı metinler bırakma açısından tam bir trajedidir.
Tiyatro diyince elbette görsellik aklımıza geliyor. Ancak bir oyunu seyretmekle okumak arasında çok büyük farklar var. Hamlet’i sahnede seyredebilirsiniz. Burada öne çıkan şey görselliktir. Hamlet’teki zeki fikirler, yaman düşünceler sudaki köpükler gibi bir görünüp bir yok olurlar sahnede, kalıcı olmazlar, olamazlar. İnsan ancak bir odanın sessizliğinde, kendi başına Hamlet’i okurken oradaki düşünce zenginliğini algılayabilir, cümleler üzerinde rahatça düşünebilir. Kısacası, bir tiyatro eserinin basılı olması çok önemli ve çok gereklidir.
Şu anda Türkiye’de Türk oyun yazarlarının eserlerini basan iki yayınevi var dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız: 1- Mitosboyut Yayınevi, 2- Kültür Bakanlığı. Bildiğim kadarıyla mevcut iktidardan sonra yaklaşık 17 aydır Kültür Bakanlığı kitap basımı yapmamıştır. O halde 70 milyonluk Türkiye’de geriye sadece Mitosboyut yayınevi kalmaktadır. Bu yayınevi de zaman zaman mali güçlükler yaşamakta ve tabii her sene kendi çizgisine uygun düşen 5-10 kitap basmaktadır. Ne Can Yayınevi, ne İş Bankası Yayınevi, ne Remzi Yayınevi ve ne de başka bir yayınevi… Bu yayınevleri bazen tek tek basımlar yapmaktadırlar ama sistematik bir basım yoktur.
Yukarda yazdıklarım şu anlama gelmektedir: Türkiye’de bir tiyatro oyununu basılı hale getirme olasılığı oldukça düşüktür. Bu sorunun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Dünya edebiyatının en önemli ve en güçlü eserlerinin önemli bir bölümü tiyatro dalında verilmiştir (Hamlet, Martı, Cyrano de Bergerac, Cimri, Romeo ve Juliet, Dr. Faustus, Godot’yu Beklerken gibi.) Bu eserleri sadece sahnede izlemiş olsaydık bizde şu anda bıraktıkları o müthiş izlenimler asla olmayacaktı. Onlar hayatımıza önemli katkılar yaptılar, çünkü bu eserler basıldı ve okundular. Sahnede her şey hızla kayıp gider, düşüncelerin özü ancak bir kitabın üzerinde yakalanabilir.
Türkiye’de eğer özel sektör, “Ben tiyatro oyunu basmak istemiyorum, çünkü satmıyor,” diyorsa, o halde iş devlete düşmektedir. Devlet, sanatı desteklemek zorundadır… Her şey piyasaya bırakılamaz. Çözüm olarak devlet (Eğer kendisi doğrudan basmayacaksa) o zaman örneğin 10 tane özel yayınevi saptayabilir ve bunlara tiyatro kitapları basması için mali destek verebilir. Elbette, edebiyatın öteki dallarında olduğu gibi tiyatro dalında da basılacak olan eserlere üst düzey kriterler uygulanmalı ve hiçbir fikir taşımayan, kuru gürültüden, laf kalabalığından ibaret oyunlar da basılmamalıdır.
Sonuç olarak sanat sadece piyasaya bırakılamayacak kadar önemli bir unsurdur.
Mehmet Murat ildan